Ağrılarda Hasta Okulları

AĞRILARA PAYDOS

HASTA OKULLARI

Hasta okullarının yararları sayılamayacak kadar çoktur. Hastanın hastalığı hakkında bilmesi gereken her şeyin öğretildiği bu okullarda tıpkı okullarda oluşturulan sınıflar gibi gruplar oluşturulur. Burada hedeflenen amaç aynı sorunu taşıyan ve sayıları 20’yi geçmeyen hasta grupları oluşturmaktır.

DÜNYADA HASTA OKULLARININ TARİHÇESİ VE GEREKSİNİM NEDENİ

Dünyada hasta okullarının tarihçesi çok eski yıllara uzanmamaktadır. Endüstriyel toplum olma süreci içerisinde aynı pozisyonda ve çok kez ayakta bazen oturarak, ergonomik koşullardan uzak çalışmak zorunda kalan işçilerde bazı mesleki hastalıkların ortaya çıkması hasta okullarının önemini ortaya çıkarmıştır. İlk kez İsveç’te Zachrisson-Forsell tarafından altmışlı yılların ikinci yarısından sonra başlatılmıştır. Bu okulların önem kazanmasının nedeni kronik bel ağrısı çeken kişilerin verimsizliği ve iş gücü kayıpları nedeniyle ülke ekonomisinde yaşanan olumsuzluklardır. Zira erken emekliliğe neden olan hatta sakat kalmayla sonuçlanan çok sayıda vaka nedeniyle bunlara gereksinim doğmuştur. Elbette konunun çözümü sadece bu okullardaki eğitimle değil iş yerlerinde diğer güvenlik önlemlerin alınması ile sağlanabilecektir. Nitekim ilk kez Almanya bel ağrılarını 1993 yılında meslek hastalığı olarak kabul etmiştir. Bundan sonra işyerlerinde bel ağrısını ortaya çıkarabilecek her türlü önlem alınması zorunluluğu doğmuştur. Bunlar işyerlerinde çeşitli ergonomik düzenlemeler yapılması, bel okullarına katılım mecburiyetinin getirilmesi, çalışma süre ve şartlarının ayarlanması, omurlarında yetersizliği olanların daha uygun işlere aktarılması, iş aralarında toplu egzersizler yapılması gibi çözüm arayışlarıdır. Aynı şekilde ekranlı araç kullanan işyerlerinde alınması gereken önlemlerle ilgili bir kararname de 2005 yılından itibaren ülkemizde yürürlüğe girmekle beraber bu konuda yeterli duyuru yapılmamış ve yaptırımları yeterince açığa kavuşmamıştır.

Tüm hasta okullarının çalışma tekniği, göz teması sağlanabilecek nispeten küçük gruplarda herkesin katılım yaptığı” interaktif toplantılar” yapılarak bunlardan tedavi edici etkiler elde etmektir. Bir başka hasta okulu örneği ” Ağrıyla Mücadele Klinikleri” dir. Burada sebebi her ne olursa olsun kronik ağrısı olan herkesin katılabildiği 1 ila 3 haftalık kurslardır. Yurt dışında rastlanan ve genellikle hastane ortamından uzak yerlerde yapılan bu toplantıların daha etkili olması için hastaların gece konakladıkları yerlerin otel olması tercih edilmektedir. Yüzme, yürüme, dağa tırmanma ve çeşitli sosyal etkinliklerin de dahil edildiği bu kursların ağrıyla mücadelede kişilere önemli katkılar sağladığı ortaya konulmuştur.

Sorunlarını beraber paylaşan ve ortak çözümler üreten bu hastaların hastalığına ait ve hayata dair yaklaşımları inanılmaz olumlu olabilmektedir. “Paylaşılan dertler küçülür, sevinçler ise büyür” ilkesi uyarınca bu hasta eğitim okullarının hasta-hekim ilişkilerinde yeni çağdaş bir boyut olacağını söylemek hiçte yanlış olmaz.

Bel ağrısı ve bel okulu, osteoporoz okulu, fibromiyalji okulu, şişmanlık sorunları ve çözüm önerileri, yaşlılık sorunları ve yaşlılık okulu, kireçlenme ve romatizma okulları gibi başlattığımız çeşitli okullar, hastalara son derece yararlı deneyimler kazandıran gerçek bir tedavi yöntemi hatta korunma çaresi olarak önerilebilecek çözümlerdir. Bu okullarda ders sayısının en az haftada 1 kez ve toplam 3 defadan az olmamalı ve devam etmek zorunlu olmalıdır. Okulda anlatılan derslerin görsel ağırlığı olan kitapçıklarla desteklenmesi, öğrenilenlerin daha sonra zaman içerisinde yeniden tekrarı ile bilgilerin tazelenmesi şarttır. Anatomi gibi vücut bilgilerinin hastaların anlayabileceği dile indirgenerek verilmesi hastanın şikayetleri ile vücudun anatomik yapısı arasında mantıklı bir ilinti kurmasına ve hastalığını daha iyi anlamasına yol açacaktır.

Hastalık ile ilgili günlük yaşam önerilerinin görsel ağırlıklı örneklerle bezenmesi konunun daha fazla anlaşılmasını sağlayabilecektir. Aslında hasta okullarının temel amacı o hastalıkla baş edebilmenin ipuçlarını vermek ve kaliteli bir yaşam biçimi için öğretilenlerin bir yaşam tarzı haline getirilecek şekilde benimsenmesini sağlamak olmalıdır. Hasta okullarında ders verenlerin konuştukları dinleyenler tarafından rahatça anlaşılabilir olmalıdır. Tıbbi kelimelerden uzak ve duvara yansıtılan bir sunum ile konu daha berraklaştırılmalıdır. Hastaların anlamadığı terimleri bıkmadan açıklamak ve sorulan soruları da yanıtlamak gerekmektedir. Fazlaca bireysel olan soruların cevaplanması anlatılacak diğer konuların tamamlanmasına izin vermeyeceği için katılanların herkesi ilgilendiren sorular sorması sağlanmalıdır.

Hasta okulları sadece hareket sistemi hastalıkları için değil; örneğin hipertansiyon, koroner baypas sonrası yaşam, hamilelik, ana-baba okulları, Alzheimer hastalığı, alışkanlıkların terk edilmesi, böbrek taşı gibi çeşitli konularda da düzenlenebilir. Derslerin sonunda anlatılanların son bir kez daha tekrar edilmesi ve simgesel de olsa bir sınav yapılarak ” katılım belgesi ” verilmesi yapılanların daha kalıcı olmasını sağlayacaktır. Sembolik olsa da bu sınavı kazananların alkış ve diğer sözlerle övülmesi, katılanların konuyla ilgili olarak ciddi derece motive olmalarını sağlayacaktır. Hekimlerin hastaları ile daha olumlu bir bağlantı kurarak başarılı sonuçlar alması bu hasta okullarının sayı ve kalitesinin artması ile sağlanabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir.