EN GÜZEL AĞRI HANGİSİDİR?
Ağrı; kişinin yaşam kalitesini bozan, vücutta bir terslik olduğunu, işlerin yolunda gitmediğini ifade eden, radyolojik filimler, elektrokardiografi gibi bir yöntem ile görsel olarak varlığı ortaya konamayan, uzunluk ölçüsü metre, ağırlık ölçüsü kilogram gibi birimlerle ölçülemeyen sadece ağrıyı çeken kişinin ifade edebileceği bir histir.
Tüm sağlık branşlarında hastayı hekime götüren yakınmaların başında ağrı gelmektedir.
Sindirim sistemi hastalıklarından kaynaklanan ağrıların çoğu batın içerisinde hissedilmekle birlikte, örneğin safra kesesi kaynaklı ağrı gibi sırta ve sağ omuza da vurabilmektedir. Yemek borusu kökenli ağrılar ise göğüs boşluğunda hissedilebilmekte, bazen kalp kökenli ağrı ile de karıştırılabilmektedir. Visseral olarak tanımlanan iç organlardan kaynaklanan ağrıların lokalizasyonu kolay yapılamamaktadır.
Ağrı yakınması ile hekime başvuran hasta sorunun kaynağının bulunup tedavi edilebilmesi için önce 'anemnez' adı verilen bir sorgulamadan geçirilmektedir. Ağrının yeri, yayılımı, vücudunun başka bir yerinde de hissedilip hissedilmediği, ne zamandan beri var olduğu, ani başlangıçlı mı, yoksa yavaş başlayıp sonradan artıp artmadığı, kolik tarzı denilen ara sıra gelen kıvrandırıcı vasıfta ya da sürekli olup olmadığı, kilo kaybının varlığı gibi bilgiler hekime yol gösterecektir.
Karın içerisinde sindirim sistemi, üriner sistem (idrar yoları), bayan hastalarda da jinekolojik sistem (üreme organları) bulunmaktadır. Ağrı kaynağı açısından sorgulanan hastada idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, idrarda gözle görülebilen renk değişikliği, özellikle kan kaynaklı kırmızı renk değişikliği, gibi yakınmalar hekimi öncelikle üriner sisteme yönlendirecektir. Bayan hastanın adet dönemi gibi kadın hastalıkları ile ilgili sorgulanması jinekolojik patolojilerin saptanmasında yardımcı olacaktır.
Sindirim sisteminin görevi gıdaları sindirmek ve vücuda emilimini sağlayarak enerji ve yapısal gereksinimleri sağlamaktır. Vücudun gereksinimleri emilerek alınır, geri kalan dışkı ile atılır. Ağrı ile gelen hastada hekimi sindirim sistemine yönlendiren yakınmalar; ağrının yemekle ilişkisi, dışkıda renk değişikliği, gaz ve gaita çıkarmada güçlük, dışkılama değişiklikleri, ishal-kabızlık, gaitada çap değişikliği, dışkılama sonrası tam boşalma hissinin olmaması gibi belirtilerdir.
Muayene esnasında hastanın önce göz akında başlayan, daha sonra cildinde belirginleşen sarı renk değişikliği, bir de idrar renginin çay rengi gibi koyu renkte olduğunun ifade edilmesi, ağrının safra kesesi -safra yolu taşı kaynaklı olabileceğini düşündürür. Gözle görülür bir karın gerginliği-şişkinlik, gaz ve gaita çıkaramama yakınması ağrı kaynağı olarak barsak düğümlenmesini (ileus) ilk akla getirir. Sindirim sistemi organları periton adı verilen koruyucu bir zarla çevrelenmiştir. Ağrı kanağı periton denilen bu zarı da etkilediği zaman elle yapılan batın muayenesinde belirgin bir hassasiyet, bazen de tahta karın denilen sert, duvar gibi bir karın ile karşılaşılabilinir. Alkol, ağır bir yemek sonrası başlayan yakımalarda da pankreas iltihabı ilk akla gelenlerdendir.
Anemnez ve muayene sonrası şekillenen olası tanılar ile hekim bir takım kan, radyolojik tetkikler ve endoskopik araştırmalar ile kesin tanı ve tedaviye yönelecektir. Her radyolojik tetkikin bir duyarlılığı ve özgüllüğü, bazılarında ön hazırlık gerekmesi, direk grafi ve tomografik çekimlerde hastanın radyasyon alması dolayısıyla gebe ve genç kızlarda fayda/zarar hesabının yapılması, MR tetkikinde bazı hastaların kapalı ortam korkusu varlığı doktorların tanıya giderken göz önüne alması gereken durumlardır. Bunlar 'algoritma' denilen bir planlama ile yapılmaktadır.
Endoskopi ; endo:içine, skopi:bakma anlamına gelen iki kelimenin birleşimidir. Yemek borusuna bakılması hedefleniyorsa 'özafagoskopi', mideye bakılması 'gastroskopi', kalın barsağa bakılması ise 'kolonoskopi' olarak adlandırılmaktadır. Üst sindirim sistemi endoskopisi için hastanın aç olması yeterlidir, ama alt sinirim sistemi kirlilik altında olduğundan işlem öncesi ishal yapıcı bir takım ilaçlar ile ön hazırlık yapılması gereklidir.
Ağrı ile gelen kan veya kahve telvesi şeklinde kusma ve/veya zift gibi siyah renkte dışkıladığını ifade eden bir hastada üst sindirim sitemi kanaması şüphesi ön plandadır, en kısa sürede özafagogastroduodenoskopi denilen üst sindirim sistemi taramasına alınması gereklidir. Yapılan bu endoskopik inceleme ile kanama yeri ve nedeni saptanıp, aynı zamanda kanama odağına kanama durdurucu bir takım ilaçlar sıkılarak, enjekte edilerek müdahale edilebilmektedir. Yine kanama odağının nedenine göre argon-laser, heat probe ile yakma işlemi, bant ligasyonu ile bağlayıcı tedavi yapmak, hemo klips denilen mandala benzeyen materyal ile de kanama noktasına basınç yapıcı materyal bırakmak da olasıdır. Yani endoskopi hem tanı koyucu hemde tedavi edici bir yöntemdir.
Bazı durumlarda muayene ve yapılan tetkiklere rağmen ağrı nedenini bulmakta zorlanıyoruz. Hastayı bir süre daha gözlem altında tutmak gerekebiliyor. Örneğin karın üst kısımda başlayan, ilk anda tanı konulamayan ağrı zaman içerisinde, peritonun etkilenmesiyle, karın sağ alt kısma yerleşmesiyle ve muayenede o bölgede saptanan hassasiyet, yinelenen kan tetkikleri ve ileri radyolojik incelemeler ile hastaya apendisit tanısı konulabilmektedir. Sadece ağrı yakınması olan, başka hiç bir bulgu saptanamayan hasta birkaç gün içerisinde ciltte ortaya çıkan tipik deri lezyonları ile zona tanısını alabilmektedir.
Ağrı subjektif bir histir. Çok şiddetli ağrısı olduğunu ifade eden bir hastada yapılan tetkikler sonucu küçük milimetrik boyutta bir ülser saptanabileceği gibi hafif yakınmalar ile gelen bir hastada bir kaç cm.lik büyük bir ülser saptanabiliyor; ağrının şiddeti ile lezyon orantılı değildir.
En güzel ağrı hangisidir? sorusuna gelince. Çok şiddetli ağrısı olduğunu, bir an önce ağrısının giderilmesini ısrarla isteyen hastalarıma yönelttiğim bir sorudur. Hastaların çoğu şaşkın bir şekilde 'bilemedim' şeklinde yanıtlamakta. 'En güzel ağrı başkasının ağrısıdır, cevabı karşısında da acıyla karışık hafif bir gülümseme yüzlerde belirmekte. Kısa bir diyalog ile onu anladığımızı, doğru tanı ve tedavi ile acısını gidermenin en büyük hedefimiz olduğunu ancak bunun için ağrının klavuzluğuna ihtiyacımız olduğunu belirterek süreci başlatıyorum.
Karın ağrısı çeken hastalarımızdan isteğimiz vücumuzda işlerin yolunda gitmediğini ifade eden, yangın alarmı gibi bizi uyaran ağrıyı ağrı kesici alarak susturmamaları. Ağrı kesici alarak gelen hastaların muayene bulguları gerçeği yansıtmamakta, tanı ve tedavide gecikmelere yol açarak sorunun büyümesine, daha komplike olmasına, hastanede yatılması gereken hastalıklarda yatış ve tedavi süresi uzamasına, tedavi maliyetinde artışa, hatta yaşamsal tehdide varan ciddi sonuçlara yol açabilmektedir.
Ağrısız, sağlıklı günler dileğiyle.
Dr.Sedat ÖZDEMİR